RSS Feed



yazı bitmeli, ondan sonra başlık konmalı bence. önce başlığı koyuyor, sonra ona sadık kalarak devam ediyoruz. sadece yazarken yapsak bunu yine iyi. hayatın neredeyse her alanında böyle. ilişkilere de önce bir isim buluyor, sonra ona göre devam ediyoruz. sevgili diyoruz, sevgili gibi davranmaya özen gösteriyor ve o sınırlar içinde kendi serbestimizi yaşadığımızı sanıyoruz. patron diyoruz, özgürlüğümüzü üç beş kuruşa satıp o parayla kendi yarı-bağımsızlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz. okul veya öğretmen diyoruz, öğrenmek istediğimiz şeyleri onların belirlemesine izin veriyoruz. anne baba diyoruz, onlar tarafından yetiştiriliyor ve sonrasında büyüdüğümüzü sanıyoruz. akraba, sınıf arkadaşı, iş arkadaşı, eski sevgili... önce sıfatlar geliyor sonra davranışlarımız. bu sıfatlara, statülere veya konumlara bağlı ilişkiler yaşıyoruz. başka türlüsü de mümkün değil zaten değil mi? her şeye reset atsak bile zaman içinde yine çizgiler ve yaka renkleri belirlenecek.

the one dediğimiz neo bile resetlemekten korktu. oysa kendisi the one falan değil, gayet de the sixth one imiş. sağındaki kapıya yürüseydi ne olurdu? memnun olsak da olmasak da bırakamıyoruz bu zamana kadar biriktirdiğimiz düşünceleri ve duyguları. bilgi demiyorum; düşünce ve duygu. memnun olmadığımız şeylerden bile kurtulmaktan korkuyoruz. hiçbir şeye sahip olmamaktansa, iyi-kötü bir şeylere sahip olmayı tercih ediyoruz. hiç çaba sarfetmeden kazanılmış soyut değerlerden vazgeçmek bu kadar zor olmamalı.

vazgeçilmez olmak için vazgeçemeyeceğimiz hiçbir şey yok. patron için saçtan sakaldan, aile için hayallerden, sevgili için küfürden, alkol için irademizden, para için kendimizden...


Blogger tarafından desteklenmektedir.